Dünya Gazetesi'nden Sadi Özdemir'in Yazısı...
Haziran ayı konut satışları haberleri yansıdı.
Bir ayda ülkemizde 150 bin 509 adet konut satıldı.
Bunların 109 bin 899’u ikinci el konuttu.
8 bin 630’unu da yabancılar aldı.
Konut, gıda ve giyim kadar temel ihtiyaçtır.
Ancak ülkemizde konut üreten inşaat sektörü ile ilgili büyük bir yanlış giderek derinleşiyor.
Bankalar (kamu bankaları hariç) çok uzun süreden beri ‘konut üreten firmalara’ kredi vermiyor.
Kamu bankalarının kaynakları da sınırlı kalıyor.
Ağırlıklı olarak, maliyetlerdeki kısa sürede hızlı artışların etkisiyle yaşanan konut fiyatları ve kiralardaki sert yükselişin sorumlusunun da konut üreten inşaat firmaları olduğu sanılıyor.
İnşaattan nefret toplumda o kadar güçlü bir taban buldu ki siyaset ve bürokrasi uzun süredir bu konudaki mahalle baskısına karşı pes etmiş görünüyor.
Bu nedenle, yaklaşık, 1,5 milyon adet yıllık Türkiye konut pazarında ilk el konutun payı yüzde 30’a takılmış kalmışken, konut üretimini hızlandıracak kapsamlı bir destek paketi pek mümkün görünmüyor.
TÜRK MİLLETİ HER ŞEYE RAĞMEN KONUT ALIYOR
Konut Geliştiricileri ve Yatırıcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Altan Elmas’a ‘’Haziran satışlarında tablo iyi görünüyor. Sektör toparlanıyor mu?’’ diye soruyorum.
Başkan Elmas’ın yanıtı net:
‘’Sektör olarak önce Allah’a sonra Türk milletine güvenerek yola devam ediyoruz. Sektörümüze yönelik bütün saldırılara rağmen ayaktayız ve Türk milleti her şeye rağmen konuk alıyor ama son yıllarda biz pazarın ihtiyacı kadar konut üretimini maalesef yapamıyoruz.
Çünkü bu maliyetlere, bu fiyatlara güvenerek üretimde gaza basmak pek mümkün değil. İlk el konut satışı, Haziran ayında yüzde 26’dan yüzde 29’a yükseldi.
Bu olumlu gelişmede ilk el konutta 2 milyon lira sınırla uygun kredi imkanı sağlanmasından kaynaklandı. Toplam satışlarda ilk el konutun payı yüzde 45 - 50 seviyelerine çıkmadan normalleş zor.
İlginç bir şekilde sürekli konut üretenlerin boğazı sıkılıyor, bu vatandaşa yapılan en büyük kötülüklerinden birisidir. Bir sektör bir meslek bu kadar itibarızlaştırılmamalı. Böyle devam ederse o işi yapanlar işlerini bitirir, sonra yenisi gelmez.
İnşaatçısından, hafriyatçısına kadar sektörün tüm bileşenleri sürekli itibarsızlaştırılıyor. Biz de soralım o zaman bu temel ihtiyacı kim üretecek?