Deprem sonucunda karşımıza çıkan resim, yaşadığımız, çalıştığımız, eğlendiğimiz yapıların güvenli olup olmadığını sorgulamamızın ne kadar önemli olduğunu, bu sorgulamayı yapmaz isek benzer sonuçların diğer şehirlerimiz için de kaçınılmaz olduğunu bize açıkça gösterdi.
Riskli yapılar ve tespit çalışmaları ile ilgili bilinmesi gerekenleri YAK Avukatlık Ortağı Buket Altufan Ulu anlattı.
Riskli yapılardan önce riskli alanın ne olduğunu konuşmak, deprem kuşağındaki bir ülke olarak bu konudaki en temel riskimizi anlamaya faydalı olacaktır.
Yapı riski kadar alanın riski de önemli olduğundan, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanı tarafından kararlaştırılan alanlar, riskli alan olarak tanımlanmaktadır.
Riskli alan, depremsellik, toprak kayması, heyelan, çığ ve kaya düşmesi, dere yatakları, taşkın bölgeleri gibi zemin yapısı dolayısıyla risk barındıran bir alan olabileceği gibi, üzerindeki yapılaşmaların niteliği itibariyle risk barındıran alanlar için söz konusu olabilmektedir.
Riskli yapıyı ise kanun, riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmi ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı olarak tanımlamaktadır.
Esasında biz bugün deprem üzerine bu konuyu hatırlamış olsak da doğal afetlerin tümünü dikkate alarak konuya bütüncül yaklaşılmalıdır. O halde afet riski altındaki yapılarda haklarımız ve yükümlülüklerimiz nelerdir?
Riskli yapıların tespiti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca (“Bakanlık”) lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılmaktadır.
Riskli yapı tespitinin yaptırılması öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından masrafları kendilerine ait olmak üzere talep edebileceği gibi Bakanlık da riskli yapıların tespitini bu kişilere süre vererek re’sen isteyebilir.
Riskli yapı tespitini talep eden tarafın yapı maliki veya kanuni temsilcileri olması halinde, söz konusu talep e-devlet üzerinden gerçekleştirilebilir.
İncelemeye konu yapının riskli olduğunun tespiti halinde bu husus tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenir ve bu tespit aynı zamanda ilgili tapu müdürlüğünce hak sahiplerine bildirilir.
Riskli yapıların altmış günlük süre içinde maliklerince yıktırılıp yıktırılmadığı idare tarafından kontrol ettirilip yapı yıktırılmamış ise, yapının idarî makamlarca yıktırılacağı bildirilir.
Yapının yıkılması için otuz günden az olmak üzere ek süre verilerek tebligatta bulunulmasına rağmen, riskli yapıların maliklerince yıktırılmaması halinde, riskli yapılara elektrik, su ve doğal gaz verilmemesi ve verilen hizmetlerin durdurulması ilgili kurum ve kuruluşlardan istenir.
Akabinde riskli yapıların tahliyesi ve yıktırma işlemleri; mülkî amirler tarafından sağlanacak kolluk kuvveti desteği ile İdarece yapılır veya yaptırılır.
Riskli olduğu tespit edilen yapı, malikler tarafından yıktırılmadığı için Bakanlık veya İdare tarafından yapılan veya yaptırılan tahliye ve yıkımın masraflarından da malikler hisseleri oranında sorumlu tutulacaktır.
Tahliye edilmesine karar verilen yapılarda oturan hak sahiplerine (malik, kiracı ve sınırlı ayni hak sahipleri) taşınma yardımı yapılabilir.
Tahliye edilen yapıların maliklerine tahliye veya yıkım tarihinden itibaren Bakanlık’ça kararlaştırılacak aylık kira yardımı yapılabilir. Yardım süresi, 18 ila 48 ay arasında değişmektedir.
Tahliye edilen yapıların maliklerine, mümkün olması halinde kira yardımı yerine tahliye tarihinden itibaren konut ve işyerlerinin teslim tarihine kadar geçici konut veya işyeri tahsisi yapılabilir.
Mevzuatın bu konudaki tüm detaylarına burada yer vermek mümkün olmasa da mevzuatta kapsamlı düzenlemeler olduğunu, uygulamadaki sorunun mevzuat eksiğinden ziyade konuya bilinçsiz yaklaşımlardan ve pratikten kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Uygulamada yaşanan sorunların aşılamaması bu konuda hızlı bir dönüşüme engel olmaktadır. Güvenli bir yapıya ulaşana kadar ki ekonomik kaygılar, yapının riskli olup olmadığına dair tespit istemlerinin çoğu kişi tarafından resmi kayıtlara yansımayacak şekilde yapılması için çözüm arayışına itmektedir.
Sonuç olarak ortaya çıkan tabloda yapısındaki riskin farkında ama çözümden yana endişesi olduğu için bu bilgi ile yaşamak durumunda kalan birçok yapı maliki bulunmaktadır.
Hak sahiplerinin gerçek karşılığı alamadığı endişesi, yeniden inşa sürecindeki ekonomik kaygılar ve İdare’nin bu endişeleri aşacak şekilde istikrarlı ve güven verici uygulamaları ile riskli yapı sorunumuzun hızlıca aşılmasını temenni etmekteyiz.