Ramazan ayından birkaç hafta önce Hollanda’da mobilya işiyle uğraşan iş adamı dostumla Fatih’te buluştuk. Yıllar önce orada çalışmaya başlamış, şimdi kendi işinin patronu. Mobilya sektöründe onlarca kişiye istihdam sağlıyor. Zaman zaman fuar vesilesiyle İstanbul’a gelir. Bir araya gelişlerimizde siyaset gündemini ve ülke meselelerini konuşuruz.
Bu vesileyle hem eski günleri yâd ettik, hem de siyaset gündemi ve ülke meselelerini konuştuk. 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimi’nden önce görüştüğümüzde seçim tahminimi sormuştu.
Bu kez 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan milletvekilliği seçimi hakkında görüşlerimi merak etmiş. “Üstad, geçen sefer tahminin tuttu, seçim sonuçları ne olacak?” dedi.
Dostum, Türkiye’ye dışarıdan baktığından, yaşadığımız zorlukları tam anlayamıyor. Siyasi görüşümüz de farklı olduğu için, tartışmak istemedim, konuyu geçiştirdim ve “Hollanda’daki sosyal hayatı ve devletin vatandaşa olan desteğini” sordum. Amacım Türkiye’yle mukayese edebilmesini sağlamaktı.
Söze, Hollanda’da “kiralık ev” bulma konusunda devlet vatandaşa nasıl destek oluyor? Türkiye’deki gibi emlakçıların ve ev sahiplerinin insafına mı bırakılmış gibi birkaç soruyla Avrupa ülkesi olan Hollanda’da devletin vatandaşın hayatını nasıl kolaylaştırdığını anlatmasını istedim.
Anlattığına göre Hollanda’da kiralık eve ihtiyacı olan vatandaş başvuruda bulunuyor. Devlet, gelir düzeyi, iş yeri ve çocukların okulunu da dikkate alarak üç tane alternatif ev sunuyormuş. Elbette devlet ev sahibiyle önceden anlaşıyor. Kiracıyla ev sahibini muhatap etmiyor.
Kiracıya ise sözleşmeyi imzalamak düşüyor. Kira bedeli, elbette vatandaşın bütçesine uygun şekilde ayarlanıyor. Böylece devlet-hükümet, kiralık ev sorununu bizzat çözüme kavuşturuyor. Yıllık artış oranı da belirleniyor, buna göre kiracı muradına eriyor.
Yani Türkiye’deki gibi en az iki aylık depozito, iki aylık peşin kira, bir yıllık sözleşme ve kafasına estiği zaman “oğlum evlenecek, Almanya’dan gelecek” gibi bahanelerle tahliye edemiyormuş.
Hollanda’da devlet vatandaşın sorununu bizzat çözüyor. Sadece Hollanda değil elbet Almanya’da da öyle; diğer Avrupa ülkelerinin birçoğunda da.
Türkiye’de ise, “kiralık ev” en büyük sorunlardan birisi. Bu sorunun bu denli büyümesinde, kiranın geçim aracı gibi algılanması, ev sahiplerinin bir kısmının insafsızlığı, Türkiye’nin 50 yılda alacağı göçü 5 yılda almasıyla konut stokunun dolması ve en önemlisi de devletin/hükümetin meseleye el atmaması büyük etken.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 6 Nisan 2023 tarihinde yayınladığı resmi verilere göre 2021 yılında yurt dışından Türkiye’ye 739 bin 364 kişi göç etti. Göç edenlerin yüzde 21,8’i Irak, yüzde 6,7’si Afganistan, yüzde 5,6’sı İran, yüzde 5,2’si Suriye, yüzde 4,9’u Türkmenistanlı.
Sınırlarımız kevgire dönmüş, her yıl yüz binlerce kişi Türkiye’ye göç ediyor. Sadece 2021 yılında 1 milyona yakın göç almışız. Bu hızla göç almaya devam edersek, su kaynakları yetmez, tarım arazileri ve ormanlar yerleşimle işgal edilir, ülke nefes alınamaz hale gelir. Bu göç dalgası durdurulmadıkça Türkiye iflah olmaz.
Anlaşılan, yabancılar göç edebilsin diye yerli halkın nefesi kesilmekte. Kira sorunu bu şekilde devam ederse yerli halkın büyük çoğunluğunun İstanbul’da ve büyük şehirlerde yaşaması imkânsız hale gelecek. Hatta küçük şehirler ve köylerde de.
Kira sorununun geldiği noktayı anlatmak için söylüyorum. Bu günlerde kiralık ev aramaktayım. Bütçeme uygun ev bulamadığım gibi “Ya Rabbi! Bana insaflı bir ev sahibi nasip et!” diye dua etmekteyim. Benim gibi bu sorunu yaşayan yüz binlerce kişi olduğu muhakkak.
Sözün özü, Avrupa’da devlet vatandaşın sorununu çözüyor. Türkiye’de ise vatandaş bütün sorunlarını kendisi çözmek zorunda. Peki devleti yönetenler ne yapıyor? Onlar da vatandaşın vergileriyle, resmi konutlarda konforlu hayatlarını sürdürüyor. İşin özeti tam olarak bu.
Lafa geldiği zaman “Avrupa bizi kıskanıyor” deniliyor ancak işe geldiği zaman, “Bizler Avrupa’yı kıskanıyoruz” maalesef.
Avrupa bizden daha medeni olduğu, daha ahlâklı olduğu için değil, daha iyi kurallara sahip olduğu ve bu kuralları esnetmeden ve herkese eşit uyguladıkları için kıskanılacak seviyede.
Türkiye’deki kuralsızlıklar, Avrupa ülkelerinde bir müddet devam etsin, emin olun yaşanmaz hale gelir. Avrupa’daki kuralları Türkiye’de tavizsiz şekilde uygulayın, bu ülkenin insanı gıpta edilecek insanlara dönüşür.
Gelinen noktada Türkiye’de en temel ihtiyaç olan barınma, en büyük sorunlardan birisi haline gelmiştir. Kiranın geçim aracı gibi algılanması, ev sahiplerinin bir kısmının insafsızlığı ve en önemlisi de yurt dışından göçlerin devam etmesiyle sorun artarak büyümeye devam etmektedir.