Milli Gazete'den Muhammed Maruf'un Yazısı...
Mevcut iktidar ilk gününden itibaren ekonominin lokomotifi olarak inşaat sektörünü benimsemiş ve bir yandan sınırlı kamu kaynaklarını inşaat sektörü yatırımlarına ayırırken, diğer yandan konut kredilerinin teşvik edilmesi, faiz oranlarının düşürülmesine paralel olarak ülkede inşaat patlaması yaşanmasına ortam hazırlamıştır.
Kredilerin kolay şekilde elde edilmesi ve konuta olan talebin artması konut fiyatlarının suni şekilde oldukça yükselmesine neden olmuştur.
Bu durum insanların kendi birikimleri ile borçlanmadan konut sahibi olma imkânını her geçen gün daha da zorlaştırmıştır.
Konut fiyatlarında yaşanan fahiş fiyat artışları ve ekonomik daralmanın neticesinde konut talebinin azalması durumunda ise iktidar yine günü kurtarmaya yönelik olarak kamu bankaları başka olmak üzere bankaların sağladığı konut faizlerinin oranlarını düşürerek konut talebinin artmasını sağlamaya çalışmıştır.
Ancak günü kurtarmaya yönelik bu adım da sonucunda olumsuz netice vermiş, konut fiyatları her kredi indirimi sonunda daha da artarak akıl almaz seviyelere ulaşmıştır.
Örneğin kredi indirimi olmadan 400 bin liraya satılan bir ev bir hafta geçtikten sonra kredi indirimi sonrası 450-500 bin bandında satış rakamlarına ulaşmıştır.
Son dönemde yaşanan ekonomik sıkıntılarla birlikte girdi maliyetlerinin artmasının da etkisi ile zaten yüksek olan konut fiyatlarının çok daha yükselmesi, konut piyasasında durgunluk yaşanmasına neden olmuştur. İktidar bu durumu düzeltmek ve konut piyasasını canlandırmak adına konutta belirli koşullarla KDV indirimi yapmaya hazırlanmaktadır.
Ancak, inşaat sektöründe girdi maliyetleri düşürülmedikçe, mevcut para kredi sistemi değişmedikçe bu adımın da günü kurtarmanın ötesinde bir etki oluşturması mümkün görünmemektedir.
Girdi fiyatlarında yaşanan sürekli artış devam ettiği sürece KDV indiriminden oluşan fiyat farkı kapanacak, fiyatlar yine aynı seviyelere yükselecek ve kısa süreli bir etkinin ötesinde bir rahatlama yaşanmayacaktır.
Bu durum, yüksek kaynak ihtiyacı olan kamunun konuttan elde ettiği vergi gelirlerinin daralmasına da neden olacaktır. Sonuç olarak yaşadığımız sorunlar sistemseldir.
Mevcut para-kredi sistemi değişmeden, Ortodoks iktisadının ezberlerinden vazgeçmeden, sistem değişimine ilişkin yapısal adımlar atılmadan günü kurtarmaya yönelik popülist uygulamaların derdimize derman olması, problemlerimizi çözmesi mümkün değildir.