Geçen yıl hükümetin aldığı bir kararla konut kira artışları 2023 yılına kadar yüzde 25 ile sınırlandırılmıştı ki bence bu tamamen yanlış bir karardı.
Popülist anlamda alınan ve kiracıları mutlu eden bu karar özünde serbest ekonomiye müdahale olarak düşünülmesi gereken bir aksiyondu.
Sebep sonuç ilişkisi kurmayıp olası etkileri dikkate almadan tek kişinin imzasıyla alınan bu ve buna benzer tüm kararların yaratacağı negatif etkilerin göz ardı edilmesinden dolayı enflasyonun baskılanmaya çalışılmasının bir fayda sağlamadığı geldiğimiz nokta açısından oldukça açıktır.
Gerçi bunu sorgulayabilecek ve olası etkileri masaya koyabilecek kimse olmadığından her alınan karar doğruymuş gibi düşünülmeye devam edilecektir.
Bu da madalyonun diğer yüzü elbette ama bir hükümetin müdahale etmemesi gereken bir konuda taraf olması ve bence zemini olmadan bu tarz yaptırımları dayatması özünde kendi açığını başkasının sırtına kambur etmesinden başka bir şey değildir.
Hükümet kendi taraf olduğu konularda vatandaşın lehine düzenleme yapma yetkisine elbette sahiptir ama yıllarca biriktirdiği para ile yatırım yapan bir mülk sahibini bir çatışmanın tarafı haline getirmesi ve bunu doğruymuş gibi lanse etmesi mülk sahiplerine karşı bir haksızlıktır.
Tabi bu karar alınırken elbette istatistiki veriler dikkate alınmıştır, mülk sahibi sayısı fazla olsaydı muhtemel böyle bir karar alınmazdı ancak orta direğin yok edildiği bir ortamda kiracı sayısının fazla olmasından dolayı böyle bir karar alınması aslında alınan kararın ne kadar popülist olduğunun da bir göstergesidir.
Şimdi de yine gereksiz açıklamalar ile olası hükümetin devamı halinde bu kararın uzatılabileceği dile getirilmektedir. Sonuçları yine göz ardı edilmektedir.
Örneğin araç alımlarında ÖTV’yi, tapu işlemlerinde tapu harçlarını, faturalarda bulunan gereksiz vergileri, yurtdışı çıkış harçlarını ve buna benzer yüzlerce kalemde hükümetin dolaylı yoldan ve zorla aldığı vergileri düşürmezken veya kaldırmazken dönüp mülk sahiplerinin alacağı kiraya karışmak ortadaki saçmalığın kanıtlarından biridir.
Kendi gelirine şahin kesilip mülk sahiplerinin gelirlerine tırpan atmayı hak görmek olsa olsa aymazlığın daniskasıdır. Bu ve buna benzer lokal sıkıntıları ortadan kaldırmaya yönelik yamalar piyasa veya ülke gerçeklerini ne yazık ki değiştirmemektedir.
Ekonominin yönetilemiyor olduğu gerçeği bu tarz popülist kararlar ile veya saçma sapan Goebbels taktikleri ile belki maskelenebilir ama sonucu değiştirmez.
Ha bu saatten sonra bu kararı bir kere daha uzatmak mümkün mü? Elbette, geçtim bu mümkün mü sorusunu bir imza ile kiraları bundan sonra süresiz olarak mülk sahibine değil de hükümetin hesabına bile çekmeniz mümkündür.
Neticede hukuksuzluk alışkanlık olmuşsa gönlünüzden geçen hukuksuzluğa kılıf bulmak ve bunu hukuksal bir statüye kavuşturmak gayet de kolaydır.
Ancak şöyle bir gerçek var ki hayat pahalılığı bu şekilde devam ettiği sürece ister kiraları baskılayın, ister Amerikan Dolar’ını yasaklayın, ister para mefhumunu komple ülkeden kaldırın içinde bulunduğumuz bu durum hiçbir şekilde değişmez.
Şu an birçok mülk sahibi ya evini kiraya vermiyor, ya satışa çıkarıyor, ya içindeki kiracısı ile mahkemelik oluyor ya da öyle sözleşmeler ile mülkünü kiralıyor ki her halükarda bu kararın etkilerini çok daha yıkıcı bir şekilde kiracılara yüklüyor.
Piyasadaki kiralık sıkıntısı sonuç olarak artmaya devam ediyor bu da satılık rakamlarını etkiliyor. Yani tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan çıkıyor saçmalığı içinde birileri kendince önlem aldığını düşünüp bunu allayıp pullarken görünmeyen kısımda birileri bunun acısını çekmeye devam ediyor ve etmeye de devam edecek.
Aklı selimden uzaklaştıkça bu tarz sonuçların masaya geliyor olması zaten olağan bir gidişat olduğundan durumun vehameti öyle ya da böyle bir noktada daha da gizlenemez bir şekilde açığa çıkacaktır. Haliyle kiralarda tavan artış miktarı yüzde 25 mi olmuş yüzde 50 mi olmuş çok da mühim bir konu değildir. Olsa olsa detaydır.