Gazete Vatan'dan Özlem Atila'nın haberine göre, Kahramanmaraş’ta yaşanan depremlerin ardından toplumsal deprem hafızası tazelendi. Deprem endişesi, deprem riskinin bulunduğu kentlerde yaşayanları önlem alma konusunda harekete geçirdi.
1999’da Marmara’da meydana gelen depremin ardından, uzmanlar tarafından 30 yıl içerisinde aynı bölgede büyük bir deprem beklendiği açıklandı.
İlk yıllar özellikle İstanbul’da depreme dair çeşitli tedbirler alındı. Ancak zaman içerisinde unutulan ‘Marmara depremi’, başka bölgelerde yaşanan depremlerin ardından gündeme geliyor, birkaç gün konuşulup yeni bir deprem olana kadar yeniden unutuluyordu.
Kahramanmaraş’ta yaşanan ve 11 ilde yıkıma yol açan iki büyük deprem ise; hem vatandaşların hem de yerel yönetimlerin deprem endişesini arttırdı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bina risk tespiti uygulamasını devreye aldı. Risk taşıyan okul ve kamu binalarının durumu ile ilgili çalışma başlatıldı. Gerekli görülen binalar ise boşaltıldı.
RİSKLİ YAPI TESPİTİ İÇİN KİMLER BAŞVURABİLİR?
Riskli bölgelerde yaşayan vatandaşlar ise oturdukları evin güvenliğinden endişe ediyor. Peki bir yapının deprem riski taşıyıp taşımadığı nasıl belirleniyor? Binaların risk tespitinin yapılması mümkün.
Sadece mülk sahipleri değil, aynı zaman da kiracılar da risk analizi için başvuruda bulunabiliyor. Ancak kiracılar risk tespiti ile ilgili kafa karışıklığı yaşıyor. Avukat Ahmet Çoban hem ev sahiplerinin hem de kiracıların risk tespiti yaptırabileceğinin altını çizerek şunları söyledi;
“Risk tespiti için kimler hangi koşullarda, nereye başvurur? Bunları değerlendirmek lazım. 6306 sayılı afet riski altındaki yapıların dönüştürülmesi hakkında bir kanunumuz var. Bu temel bir kanun.
Bu kanunda riskli bir yapı, muhtemel bir afette içerisinde yaşayanların can güvenliğinin olmadığı yapılar olarak tanımlanıyor.
Bu yapıların tespit edilmesi açısından da vatandaşlar Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nca lisanslandırılan kurumlara riskli yapı tespitini yaptırabilir. Bu tespiti yaptırabilecek olanlar kimler?
Bunlar maliklerden biri olabilir veya maliye kanun temsilcisi olabilir. Akabinde yine 634 sayılı kat mülkiyeti kanunu uyarınca kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulmamış bir arsa payı var ise; burada arsa üzerinde fiili yapının risk tespiti, arsa payı sahibince yaptırılır.
Arsa üzerindeki yapı başkasına ait ise; ve bu da tapu kütüğünde belirtilmişse riskli yapı tespiti ile yine şerh olan tarafça yaptırılır.”
60 GÜNDE YIKILMA KARARI!
Avukat Çoban binasının risk analizini yaptırmayı planlayan vatandaşları süre konusunda uyararak, “Vatandaş risk tespiti için başvurdu, yapısının riskli olduğu ortaya çıktı.
Riskli olduğu tespit edilen yapı hakkında bu aşamadan sonra, lisanslandırılan kurum, taşınmazın olduğu bakanlığın il müdürlüğüne taşınmazın durumunu bildirir. İl müdürlükleri de raporları incelerler.
Raporda eksik veya yanlışlar varsa raporu düzenleyen kuruma geri iade edilir. Diğer uygun bulunan tespitler şerh bildirimi ile tapu müdürlüğüne iletilir.
Burada yapının riskli olduğu, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nca yapılan ve o ildeki il müdürlüğünde tapuya şerh olarak bildirilmesini düzenliyor.
Akabinde ilgili tapu müdürlüğü gelen şerhi tapu kütüğüne işler. Ayni ve şahsi hak sahiplerine tebliğ edilir ve tebligat il müdürlüğüne bildirilir.
Hak sahipleri de tebligat tarihinden itibaren 15 gün içerisinde riskli yapının bulunduğu il içerisindeki müdürlüğe dilekçeyle itiraz edebiliyorlar. Eğer 60 gün içerisinde hiçbir itiraz yapılmazsa yapının yıkılması kararı çıkıyor.” diye konuştu.
KONUT RİSKLİ İSE NE OLACAK?
Birçok kişi oturduğu evin ‘riskli yapı’ olarak çıkacağı endişesi nedeniyle risk tespiti yaptırmaktan kaçıyor.
Evinin riskli grupta yer alması durumunda, yeni bir eve taşınma imkanı olmadığını düşünen vatandaşlar risk tespiti başvurusu yapmıyor. Ancak binanın ‘oturulamaz’ raporu alması durumunda tazminat hakkı doğuyor.
TAZMİNAT TALEP EDİLEBİLİR
Avukat Ahmet Çoban kiracılara önemli uyarılarda bulunarak taşınma masraflarının mülk sahibi tarafından talep edilebileceğine vurgu yaptı.
Çoban, “Yargıtay kararında yapının deprem riski taşıması durumunda kiracı için fesih hakkı doğuyor. Bunun hukuki açıdan baktığımızda da uygun ve emsal teşkil etmesi gereken bir karar olduğu kanaatindeyim.
Akabinde haklı fesihten kaynaklı olarak kiracının yapacağı taşınma veya diğer sair masrafların, mal sahibinden tazminat olarak istenmesi de mümkün olduğu kanaatindeyim.
Kararın emsal teşkil edip etmediği veya yerel mahkemenin bu karara göre mi tutum alacakları önümüzdeki günlerde bu tarz yargılamalar olursa göz önünde bulundurulacaktır.” diye konuştu.